Follow Erkan Arkuttan Güncel Yazılar on WordPress.com

Artık evrim teorisi değil 19. Yüzyılın evrim masalı diyebiliriz…

Artık evrim teorisi değil 19. Yüzyılın evrim masalı diyebiliriz…

Evrim teorisi 21. Yüzyıl bilimi ile çökertilmiştir.


Tek hücreden, maymuna, oradan da insana uzanan bir evrimleşmeyi savunan; tüm canlıları, tek bir ortak ataya götüren evrim teorisi; kanıtsız, dayanaksız ve matematiksel ispattan mahrum bir teoriden öteye gidememiştir. Bilimsel bir teorinin sağlaması gereken kriterleri, hiçbir zaman sağlamamıştır. Bu yüzden 19. Yüzyılın tozlu raflarına kaldırılmıştır, bu yüzyılda müthiş bir hızla gelişen mikrobiyoloji evrim teorisinin büyük bir depremin altında kalarak çökmesini sağlamıştır.

Bildiğiniz gibi evrim teorisi tüm çanlılığın tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını öne sürer ve Yaratıcı’yı kesinlikle reddeder. Yani kainatta gördüğünüz bütün bu olağanüstü düzen kendi kendine oluşmuş, hiçbir kaos yaşanmadan havadaki gaz oranından tutun da yağmur damlalarının yavaşça yere düşmesine kadar milyonlarca ayrıntı kendi kendine gerçekleşmiştir!

Fakat doğaya baktığınızda her yer noktada gördüğünüz müthiş ayrıntılı düzen bize bir Yaratıcının apaçık varlığını kanıtlar. Canlıları yaratan sonsuz güce sahip Allah, onların yaşayacakları doğal çevreyi; bu çevredeki potansiyel yiyecekleri planlamış; arkasından canlıları, uyacakları yasalarla birlikte planlayıp yaratmış ve zaman boyutuna bağlı olarak türetmiştir. Her şey O’nun kontrolündedir. Canlıların gelişimi, değişimi, çeşitlenmesi, beslenmesi yahut besleyici bir çevrenin sağlanması, neslin devamı, yaşam ve ölüm, iklim şartlarıyla mücadele, kendi aralarındaki mücadele; bu mücadelenin sınırları ve yasaları (sadece bir canlı değil koskoca bir sistem) bütün bunları içeren “yüksek bir matematik programlama ve yönetim” olmadan; canlı hayatın bugünkü hale gelmesi mümkün değildir.Bu görüşün aksi olan; tesadüfilik-şans-amaçsızlık-belirsizlik-körlük, ancak felaketler, yok oluşlar ve kaos doğurur. Aklın ve ilmin de bize söylediği, bundan ibarettir…

Burada üzerinde durmamız gereken en önemli husus; tüm evreni ve canlıları yaratan ve yöneten, sonsuz boyutlara sahip olan Allah, mikrodan-makroya, yarattığı her şeyi; sonlu bir boyut içinde yaratmıştır. Başka bir deyişle tüm varlıkları, boyut, boyut yaratmış; hatta boyutlara hapsetmiştir. Hiçbir varlık kendi boyutunu aşamaz, değiştiremez. Bu demektir ki; atomaltı parçacıklar; madde, canlı-bitki olamaz. Bitki, hayvan olamaz. Hayvanlar, hapsedildiği “tür boyutu”nu aşamaz. Hayvan-maymun, insan olamaz. İnsan, cin olamaz. Cin, melek olamaz. Tüm canlılar kendi boyutunun sınırları içinde yaşarlar ve diğer boyuta asla geçemezler.

Evrimcilerin amacı bu hayali boyutları aşarak Tanrıya ulaşmaktır, fakat bütün bunlar, insan nefsinin, “ilahlaşma arzuları”na, şeytani fısıltıların karışmasından kaynaklanan “hayaller”den başkası değildir. Bugün, bozulmuş dinler, bunların insanı ilahlaştırmaya yönelik felsefelerinin bir toplamı olan New Age dini ve maddeci-evrimci felsefeler, bu saçma hayallerin peşinde koşmaktadır. Ancak unutmayın ki her şey; Nur’undan yaratmayı başlatan ve sonlu boyutlara mahkum eden sonsuz boyutlu Yüce Allah’a tabidir. Evrende, O’nun takdirini bozacak, onun vaadini ve yasalarını değiştirecek hiçbir güç yoktur ve olmayacaktır.

Tarihin şahitliğinde söylemek gerekir ki; bilimsel çalışmalar ilerledikçe; bu örümcek evi kadar dayanaksız teori, işte böyle buharlaşmaya mahkum olacaktır.