Follow Erkan Arkuttan Güncel Yazılar on WordPress.com

Irak’ın kimyasal silahları gitti, Suriye’nin kimyasal silahları geldi…

Irak’ın kimyasal silahları gitti, Suriye’nin kimyasal silahları geldi…

Şimdi hedef Suriye, kimbilir bu ülkenin arkasından hangi ülkenin parçalanması planlanıyor?


Irak’ta “ellerinde kimyasal silah var” diyerek darmadağın edilmedi mi? Koskoca ülkenin insanları perişan duruma düşürülmedi mi? Şimdi orada evsiz barksız yüzlerce insan, yetim kalmış çocuklar ve kaybolmuş bir tarih var. Irak halkının sadece evleri yok edilmedi, geçmişleri de yok edildi. Irak’ın bütün müzeleri yağmalandı, o değerli eserler yakılıp yıkıldı ve bir kısmı da yurt dışına çıkarıldı.

Afganistan’da da insan hakları yok”diyerek orayı işgal eden ve uyuşturucu trafiğini ele geçirerek kasalarını dolduran Amerika, Irak’ın petrol rezervlerinin üzerine de böylece kondu. Şimdi ise sıra Suriye’nin elindeki zenginlikleri kapmaya geldi. Bunun için de bir yalan uydurulmalıydı. Nasıl olsa dünya saftı. Aynı yalan evrilip çevrilip kamuoyuna sunulabilirdi. Zaten küresel güçlere kim sesini çıkarabilirdi?

Batı dünyası Suriye için plan yapa dursun, Irak’ın işgâli için yapılan oyunların kokusu bir bir ortaya çıkmaya başladı. Hatırlarsınız,Amerika’da yaşayan Iraklı RafidAhmed Elvan El Cenabi 1995’te ülkesinden kaçmadan önce Irak’ta biyolojik silahlar gördüğünü anlatarak dünya kamuoyunu Saddam’ın biyolojik silahlar kullandığına inandırmaya çalışmıştı. Cenabi, 2011’de İngiliz The Guardian gazetesine, bu iddialarının yalan olduğunu itiraf etti. Kanlı işgâlden sonra Bush da bir konuşmasında “Şu kitle imha silahlarının bir yerlerde olması gerekiyor. Belki buranın altındadır.” Diyerek (o sırada gülerek masanın altını gösteriyor) dünya ile, öldürülen, evsiz kalan, ailesiz kalan, tecavüze uğrayan ve işkence gören Iraklılarla dalga geçmişti.

Şimdi de Suriye, rejimin kimyasal silah kullandığı iddialarına karşı Birleşmiş Milletlerin inceleme yapmasına izin verdi. Fakat ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, BM ekibinin araştırma yapmasına izin verilmesinin artık güvenilirlilik açısından çok geç olduğunu söylüyor. Saddam, BM ekibinin kitle imha silahları iddiası için araştırma yapmasına izin verdiğinde de aynı tepkiyi vermişlerdi. Bunun Türkçesi “BM görevlilerinin yapacağı incelemenin sonucunun benim açımdan hiçbir önemi yok, önemli olan Suriye’ye girebilmek!” olarak anlaşılabilir. Zira 2003’te yaşanan da buydu! Yıl 2013 oldu ve hiçbir şey değişmedi…

Şimdi batı dünyası aynı “kimyasal silah şarkısını” söylüyor. Aynı senaryo Suriye’yi bitirmek için uygulanıyor ve bölge halkları, bölgedeki güçler izin verirse bir büyük katliam da Suriye’de gerçekleşecek. Amansız Neocon’ların başında gelen ve Irak savaşının mimarlarından olduğu iddia edilen Richard Perle’ün David Frum’la birlikte 2004’te yazdığı “An End to Evil” (Şeytana Son) adlı kitapta Suriye’ye dayatılması gereken şartlar şu şekilde sıralanıyor: Sınırları Iraklı militanlara kapatmak,  Suriye askerini Lübnan’dan çekmek, terör örgütlerine, özellikle Hizbullah’a verilen desteği kesmekİsrail’e karşı yürütülen kışkırtıcı kampanyadan vazgeçmek ve kapalı ekonomiye son vermek…

Ancak bu listede, geçici durumları kapsayan birinci ve ikinci maddeler dışındaki koşulların hiçbiri Suriye yönetimi tarafından gerçekleştirilmedi.

R. Perle ve D. Frum’ın tahminleri de bu yöndeydi:

“Biz Beşar Esad’ın bu talepleri karşılayacağından kuşku duymaktayız. Gerçi söz konusu koşullar altında onu bu talepleri yerine getirmeyi reddetmesinin sonuçlarının, bu talepleri yerine getirmeye razı olmasının sonuçlarından çok daha ölümcül olacağına ikna etmenin mümkün olabilmesi gerekmektedir.”

Küresel güçler uzun süredir yeni bir av arıyor, bunu hepimiz biliyoruz. Adeta bir aç kurt gibi sömürülecek ülke arıyorlar. Afganistan’ın ve Irak’ın kanını emdiler, Afrika ülkelerinin tüm madeni zenginliklerini ele geçirdiler. Fakat gözleri hiçbir zaman doymadı. Kanla ve parayla beslenen bu canavar hiçbir zaman durulmadı. Petrol yönünden zengin Suriye toprakları bir parça olsun onları rahatlatacaktı… Bu arada yeni bir savaş silah sanayinin kasalarını da alabildiğine dolduracaktı.

Can boğaza gelip dayanmışken, Suriye halkı sınır köşelerinde sürünürken yeni bir facia tam kapıda bekliyor. Tıpkı Irak halkı gibi Suriye halkı da hem Esed tarafından hem de batılı güçler tarafından çapraz ateşe alınacak gibi gözüküyor. Burada Türkiye’ye düşen çok büyük sorumluluklar var. Türkiye’nin yapması gereken bir an önce İsrail ile ilişkileri düzeltmektir. Onlara Ortadoğu’da güvenlikte olduklarının mesajı verilmelidir. Ayrıca Türkiye bir yandan da İran ile dostluk bağlarını çok kuvvetlendirmelidir. Bir yanına İsrail’i, diğer yanına İran’ı alan Türkiye Ortadoğu’da çıkacak ve çıkarılacak olan savaşları engelleyebilir. Türkiye Ortadoğu’da barışı sağlamak için konulara duygusal değil akılcı yaklaşmalı, çok akılcı bir politika ile yaşanacak olan katliamları engellemelidir.

Tüm yazılarım: https://erkanarkuttanguncelyazilar.wordpress.com/


Afganistan’da zevk için öldürülen masum insanları Türkiye daha ne kadar seyredecek?

070420132333015498431_2

Askerler masum halka eziyet etmekten zevk alıyorlar.


Afganistan’da Amerikalı askerlerin masum insanlara nasıl zulmettiklerini biliyor musunuz? Sadece zevk için öldürdükleri parmaklarını ve kafatası kemiklerini hatıra olarak saklayan Amerikalı askerlerin hikâyesi tüm dünyanın kanını donduruyor. Tamamen materyalist zihniyetle yetiştirilen Amerikan askerleri öldürdükleri insanları insan olarak görmüyor, onlara adeta hayvan muamelesi yapıyorlar. Biraz detay verdiğimizde zalimliklerinin boyutu daha da net anlaşılacaktır.

Amerikan dergisi Rolling Stone’da Calvin Gibbs, Andrew Holmes, Michael Wagnon, Jeremy Morlock ve Adam Winfield adlı askerlerin, öldürdükleri sivillerle çektirdiği yüzlerce fotoğraf yayınlandı, dergi, Gibbs’in hatıra olarak kestiği parmakları etrafında et kalmış halde mendiller içinde sakladığını, yaşananları üstlerine anlatacağını söyleyenleri ölümle tehdit ettiğini yazdı.

15 yaşındaki çiftçi çocuğa acımadılar

‘Ölüm Timi’nin ilk kurbanı, hiçbir silah taşımadığı halde vurulan 15 yaşındaki Gül Mudin oldu. Çiftçilikle uğraşan Mudin, Gibbs ve ekibi ‘Taliban avı’ için köyünü bastığında, tarlada tek başına çalışmaktaydı. 15 Ocak 2010 sabahı La Muhammed Kalay köyüne gelen 3. Müfreze, geleneksel giysileri içinde, elektriksiz ve susuz çiftçilik yapmaya çalışan köylülerle karşılaştı. Diğer askerler köylülerle konuşurken, Gibbs ve arkadaşları gruptan ayrılarak öldürecek birini bulmak üzere tarlalara yöneldi.

‘Öldüğünden emin olun’

Gözlerine kestirdikleri Mudin, tarlada çalışıyordu. Askerleri görünce onlara doğru yürümeye başladı. İşte tam o sırada Morlock ona doğru bir el bombası fırlattı. Morlock ve Holmes daha sonra Afgan çocuğa M4 karabina tüfekler ve makineli tüfeklerle ateş etti. Yanlarına gelen bir çavuş ne olduğunu sorduğunda Morlock’un cevabı hazırdı: Afgan çocuk kendilerine el bombasıyla saldırmak üzereydi ve canlarını kurtarmak için onu vurmak zorunda kalmışlardı…

Bu hikâyeye kimse inanmadı, hatta olay yerindeki en üst rütbeli asker olan Patrick Mitchell sonradan soruşturmada, “Taliban’ın gündüz vakti yanımıza kadar gelip el bombası atması garip gelmişti” dedi. Ancak o sırada, askerlere Mudin’e yardım gönderilmesi yerine ‘öldüğünden emin olunması’ emrini verdi. Askerler etrafta kimsenin olmadığı bir sırada cesetle fotoğraf çektirerek kutlama yaptılar; Mudin’i saçından tutup çekiştirirken poz verdiler. İfade veren askerlerden biri ise Gibbs’in bu sırada havalara uçtuğunu, Afgan çocuğun serçe parmağını jiletle kesip fermuarlı bir çantaya koyduğunu anlattı.

CİNAYET 2, Sağır adamı taradılar

‘Ölüm timi’, ilk cinayetten sadece iki hafta sonra sağır ya da zihinsel özürlü olduğu tahmin edilen silahsız bir adamı öldürdü ve kafatasından bir parçayı da hatıra olarak sakladı. Cinayet şöyle gerçekleşti: Birlik anayolda ilerlerken, termal kamerada bir insan kafası tespit etti. Taliban’ın geceleri çalıştığını bilen askerler, araçlarını adama 90 metre kala durdurdu.
Üzerinde silah olduğundan şüphelenen askerler tişörtünü kaldırmasını istediler. Adam, çağrıları dikkate almadan ileri geri hareket etmeye başladı. Bunun üzerine başta Gibbs olmak üzere en az beş kişi adama ateş açtı. Adam yere yığıldıkan sonra silahsız olduğu anlaşıldı.
Askeri soruşturmada ise olaya tanık olan birçok asker adamın sağır ya da zihinsel özürlü olduğunu söyledi. Bu arada kafatasının büyük bir kısmı yoktu…

Kafatasını sakladılar

Michael Wagnon adlı asker, kafatasından bir parça aldı ve hatıra olarak sakladı… Bu ikinci cinayet de, Gibbs’in tankta sakladığı kutudan çıkarıp olay yerine bırakılmasını sağladığı bir kalaşnikof şarjörü ile haklı çıkarılmaya çalışıldı.

Şeker dağıtarak tuzak kuracaklardı

Rolling Stone dergisi, ‘ölüm timi’nin boş zamanlarında esrar içerken ve sohbet ederken yaptıkları üç korkunç senaryoyu da anlattı. Derginin bir kısmının ‘espiri’ olduğunu yazdığı planlardan biri, bir köyden geçerken tanktan dışarıya şeker fırlatmak ve kendilerine doğru gelecek çocuklara ateş etmekti. İkinci bir senaryoda, şekerleri tankın ön tarafına yerleştirecek ve araca tırmanan çocukları ezeceklerdi. Üçüncü planda ise bir saldırıya maruz kalmayı bekleyecek, sonra da ‘böyle bir durumda etraftaki herkesi vurup paçayı kurtarabilecekleri için’ bu saldırıyı sivilleri vurma bahanesi olarak kullanacaklardı.

Amerikan askerlerinin Afganistan’a yaptığı zulüm bitmek bilmiyor. Türkiye artık bu zulme seyirci kalmamalıdır. Türkiye Ortadoğu’da ve İslam ülkeleri arasında giderek ağırlığını ve liderliğini hissettirmeye başladı. Bu yönde daha da fazla çaba göstermeli artık Müslümanların çektiği bu zulme bir son vermelidir. Bu da ancak Türkiye liderliğinde büyük bir birliğin kurulması ile mümkündür. Kaybedilen her gün birçok masum insanın hunharca katledilmesiyle sonuçlanacaktır.